25 Kasım 2008 Salı

APARTMANDA CİVCİV BESLİYORUZ


Aslında artık bu halde değiller horoz ya da tavuk olma yolunda baya bi ilerleme kateddiler bu resim evlenmeden öncesine ait ev daha yeni yerleşiyor. Civcivlerimizi balkonda besliyoruz aslına bakarsanız bende bu kadar büyüyeceklerini düşünmemeştim artık sesleride kart çıkmaya başladı. Komşulardan şikayet gelmesse iyidir. Bizim evdeki balkonlar birbirini görüyor ben geçenlerde ön balkona çıktığımda bide ne göreyim diğer balkondaki civcivimiz akrobatik hareketler sergiliyor nasıl yani derseniz cizciv balkon demirinin üzerinde ip üzerinde yürüyen cambaz gibi yürüyor Allah'ım nee yapacağımı şaşırdım hışt pişt desem düşer hiçbirşey yapmadım benide görüp heyecanlanmasın diye hemen içeri girdim(beni sanırım anneleri sanıyorlar kapıyı her açtığımda ayaklarıma dolanıyorlar) neyse oda sonra inmiş aşağıya ama bi sabah yem vermek için balkonu açtığımda civcivlerden biri yoktu aradık ama bulamadık akşam zilimiz çaldı baktım bi çocuk teyzeeee horozunuz düşmüş diyip getirmezmi Allah'ım üzülsemmi sevinsemmi üzülmemin nedeni ne zaman teyze oldum yaaaa:((( sevinmemde malum sebep civcivimize kavuştuk  daha fazla büyüdüklerinde artık bakamayacağımızı anladık ve bir yakınımızın çiftliğine verdik. Sanırım onlarda afiyetle yedii...

25 Eylül 2008 Perşembe

TEKNOLOJİDEN UZAK YAŞIYORUZ TAVSİYE EDİLİR

Evet daha önce yazmıştım evde internet olmadığını iyikide yok insan kendine zaman ayırabiliyor hiç yemek yapmasını bilmeyen ve sevmeyen birine mutfağı sevdirip yemek yaptırabiliyor:) İnternet olmadığı içinde bloguma çok fazla giremiyorum annemlere geldikçe yazmaya fırsat buluyorum. İnternetsizlik tavsiye edilirmi? tek kelimeyle EDİLİRRR.





Şimdi yok artık daha neler diyebilisiniz ama biz tv'de kullanmıyoruz. Nişanlıyken eşimle almış olduğumuz karar iyikide yapmışız. Başlarda karamsardım evde sıkılırım ne yaparım eşim işe gidecek ben evde yalnız yapacak hiçbirşey yok vs vs.... Ama radyo var, gazete var, dergi var ee bide senden sorumlu koca bir ev var daha ne olsun. Tv aklına bile gelmiyor radyo yayınlarını dinlemek daha zevkli görüntü olmadığında dinlediğin şey daha net akılda kalıyor, radyodaki arkası yarın kuşaklarınıda adeta dizi izler gibi takip ediyorum. Ayrıca tv iletişimi tamamen koparıyor evde tv olsaydı eşim işten gelip ben biraz yemeğe kadar dinleneyim diyip tv karşısına geçen klasık erkeklerden olacaktı. Sonra yemeği yediğinde sen sofrayı toplayana kadar ben biraz dinleneyim diyip tv nin karşısına geçip haberleri izlemeye başlayacaktı ama her nedense bu zamana kadar gördüğüm tüm erkekler bir haberle yetinmeyip tüm kanallardaki haberleri izleyen tiplerdi Allah'ım mantık nedir anlamamki bir kanaldakini anlamazlar bide şunun yorumunu alayım bide bunun yav ne anladıysan odur işte habire zapping yapmanın ne alemi var. Neyse konuyu dağıtmayayım benim açımdan bunlar olmuyor bizim evde. 
EE ne yapıyorsunuz peki diyen olursa genelde yemeği yiyip kendimizi dışarı atıyoruz, ya da evdeysek isim şehir, kelime avı... gibi oyunlar oynuyoruz sohbet edip film izliyoruz. Şimdi diyeceksiniz filmi nerde izliyorsunuz. Teknolojiden uzağız dedik ama o kadarda değil evde sinama sistemimiz var haftada 3 veya 4 abartmayacak şekilde sinama keyfi yapıyoruz. İşte böyleee televizyonlar evden atıla iletişim gele. Televizyonsuzluk tavsiye edilirmi. Oda yine tek kelimeyle EDİLİRRR....

Malum evde net yok bloga giremiyorum Bayramdada şehir dışındayız şimdiden herkesin bayramı hayırlara vesile olsun. İyi bayramlar...

5 Eylül 2008 Cuma

HOŞGELDİN YAA ŞEHRİ RAMAZANN

Elhamdülillah bu ramazanada sağlıklı sıhhatli çıkmayı nasip eyledi Yaradan. Ramazan geliyor diye korkuyordum ama korkum boşa çıktı Allah kolaylığını verdi yemek yapma olayını çok fazla büyütmüşüm iş başa düşünce öyle güzel yapılıyormuşki yeterki bi başlamaya görsün çok şükür şimdilik bi problem yok herşey yolunda.  Herkesin ramazan-ı şerifinin hayırlı geçmesi dileklerimle bol ibadetli günler...

22 Ağustos 2008 Cuma

MUTLU SON


Çok şükür elhamdülillah evlendik. Herşey çok güzel sorunsuz birşekilde oldu.Tek sorun haftaya ramazana girecek olmamız sorun aslında bende, yemek yapma prablemim var. Evlenmeden önce annemle evde iş taksimi yapmıştık temizlik bana mutfak annemeydi, şimdi her ikiside bana kaldı durum vahim. Şimdilik yeni evliyizya dışarda yiyoruz veya yemeğe alıyorlar yada hazır tüketiyoruz evde yapacağım zamanda yakınlardan yardım alıyorum. Ama bu böyle nereye kadar hadi ramazandada yakın akraba eş dost aldı yemeğe ben hep yiyenmi olucam birazda yedirmek gerek offff.....    



Şimdi dersiniz ee internet diye bişey var aç ordan yap:(  Maalesef yok! sırf yemek konusunda yardımcı olacağı için maalesef yazdım yoksa internetsizlik harika bişey. Neyse artık bişekilde bundanda yırtarız:)

6 Ağustos 2008 Çarşamba

GERİ SAYIM BAŞLADI

Evveett Mutlu sona yaklaşıyormuyum ne ceyizi asalımmı asmayalımmı derken ailem benim ısrarıma dayanamadı ve asmaya karar verildi. Nedense çok hevesliydim asmaya, iyikide asmışız yorucuydu ama sonuç çok güzeldi.Çeyizimde çok fazla bulunamadım sürekli çarşıda eksik olan şeylerin peşinde koşturdum. Ceyizim evime gitti bile yerleştirdik herşey hazır çok şükür.

Bizim memleketteki kına yapıldı erkeksiz kapalı bir ortamda bayanlara özeldi, hiç oturmadım desem yeridir, tüm kurtlarımı döktüm. Resimde kınam yakılıyor ağlatmaya çalıştılar ama ağlamadım arkamdan birileri etimi sıkıp ağla ayıp amma koca delisiymişsin diyip ağlamaklığım varsa onuda gülmeye çevirdiler:) Ama başka kınalarda gelinin başında kına tepsisiyle dolaşıp klasik yüksek yüksek tepelere türküsü söylenirkende çok gülmüştürüm.O meşhurr Tepsi Benim başımdada dolaşırken şöyle bi kafamı kaldırayım dedim ve ozaman içime sıkıntı girdi gözlerim doldu ve bu sefer gelin olan ciddi ciddi benim dedim ve ağlamamak için kendimi çok tuttum eğer bi başlasaydım daha susmazdım:(( Fotoğraf klasik gelin elini açmıyor pozu:) paylaşmak istediğim çok fotoraf var fakat tesettürlü olmadığım için paylaşamıyorum. Nikahım memlekette olmayacağı için gelinliğimide giymek istedim bu yüzden önce gelinlik, sonra abiyemi giydim kına zamanıda bindallıyı giyerek geceyi bitirdik. Gecenin sonundada yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum. Kına bitti herkesi yolcettikten sonra bizde toparlanıp çıkıyoruz. Kınam büyük bir alışveriş magazasının en üst katındaki restaurantında oldu nişanlımla asansöre bindik tabi saat gecenin bi yarısı her yer zifiri karanlık çıkışın hangi katta olduğunuda karıştırdık neyse nişanlım zemin katlardan birine bastı kapı açıldı heryer karanlık olduğundan bişey göremiyoruz nişanlım bakmak için çıktı bende tam çıkıyordumki asansörün kapısı kapandı ve yukardan biri beni çekti. Bende kuzu kuzu çıkıyorum stopa bassana yok aklım kapandı neyse asansör durdu kapı açıldı ve karşımda mağaza müdürü benim üzerimde bindallı başımda fes üzerinde saçlarım görünmesin diye kırmızı örtülerden adam beni görünce bir adım geri kaçarak Allah demesi bi oldu:) adamın gözüne gece gece alkarısı gibi görünmüştürüm neyse sonra adam anladı tam asansöre binecekti'ki binmeyin önce ben ineyim sonra siz binersiniz dedim kapı kapandı nişanlım beni aşağıdan çekti adamla birlikte nişanlım beni çekseydi kötü olabilirdi kendileri biraz kıskançtırda sonra psikopata bağlayıp düğüne kadar başımın etini yerdi:))   Herşey kusursuz vede çok güzeldi 1.etap bitti şimdi sıra 2. etapta oğlan evindeki kına ve düğün için son 4 gün onuda kazasız belasız hayırlısıyla atlatırsak benden huzurlusu yok.



5 Temmuz 2008 Cumartesi

TUPPER' larim GELDİ


Daha alacağım bir çok ürünü var ama şimdilik bunlar kafi, sebze ve meyveleri ilk günki tazeliğinde muhafaza etmesine hayranım özelliklede maydanoz gibi yeşillikleri  ve  çökeliği 1 ay kadar taze tutabiliyor. Bizzat tarafımdan denendi. Diğer güzel özelliğide sağlıklı olması. Şiddetle saklama ürünlerinden tavsiye ediyorum... 
Ben kaçıyorum çeyiz hazırlıklarına son hız devam......

26 Haziran 2008 Perşembe

BEN GELDİMMM

İstikamet herzamanki gibi antalya sah inn'di herşey çok güzeldi bol bol dinlendim rahatladım geldim. Giderken nişanlım olayı baya bi dramatize etti ama ben yinede gittim. Tatilin son günlerinde gece telefonumun çalmasıyla uyandım telefondaki nişanlımdı çok hasta olduğunu söyledi tabii başta inanmadım baktım bu baya ciddi


...neyse o gece apar topar hasteneye gitmiş önce apandist teşhisi koymuşlar daha sonra apandist olmadığına karar verilmiş. (nasıl oluyorsa) Benim tatilin son üç günü bu yüzden çok stresli geçti aklım sürekli ondaydı oda tabi bu olayı fırsata çevirip
- Aşkım bak ben burada hasta yatıyorum sende orda çok eğlenme havuza gitme, yüzme, güneşlenme, odanda otur tv izle:) abartmıyorum.....


Zaten o demesede aklım sürekli onda olduğundan keyfim kaçmıştı. Keşke gelmeseydim demeye başlamıştım. Herneyse tatil dönüşü hemen hastaneye gittim canım yaaa nasılda kötü olmuş bir insan 3 günde nasıl bu hale gelir nasıl zayıflamış renk filan kalmamış tabi çok üzüldüm gözlerim doldu.


Neyse aradan bikaç gün geçti Müstakbel Nişanlım iyileşti ablamlarla sohbet ediyoruz. Konumuz, nişanlımın rahatsızlanması. Ben sordum nasıl oldu niye hastalandın  farklı birşeymi yedin
nişanlımın cevabı; senin hasretinden oldu.
Sonra yiğenim ortaya bi laf attı tabi ben  ŞOKKK !!!!!!!
Bende 3 gün bişey yemeyip 3. günün sonunda 3 tane tavuk dürüm yersem hastanelik olurum demezmi nasıl sinirlendim anlatamam. Ama nişanlım son noktayı koydu ona hiçbirşey yedirmeyen benim özlemim ve hasretimden başka birşey değilmiş.
EE nefis bu 3 gün dayanabilmiş açlığa sonra yine hasretimden dürümlere saldırmış.Ve soluğu hastanede almış. Mide spazmı teşhisiyle apandisten son anda yırtarak:)))

4 Haziran 2008 Çarşamba

TATİL MOLASI


Abimlerle tatile çıkıyorum biraz erken bir tatil oldu ama düğün öncesi iyi gelecek stres atmış olurum. Döndüğümde yoğun bir koşuşturmaca beni bekliyor olacak. Çeyiz hazırlıkları, davetiyeler, alşveriş, ev eşyası hem damadın, hemde gelinin memleketinde düğün, kına..... offfff stres oldum gitmesemmi acaba  zaten mustakbel nişanlımızda izin vermiyor aman neyse  yapacak bişey yok Allah'ın izniyle hepsi olur.

30 Mayıs 2008 Cuma

HOBİ KURSU POST3

Buldan ipeği ile yaptığım kesecik

Buda yine buldan ipeğinden yaptığım oda takımının bi parçası
vitrin örtülerini yapmadım 2 fiskos, 2 sehpa, 2 şömentabla yapmıştım 3 sene oldu hala bitirebilmiş değilim, gözümdede büyüdükçe büyüdü benim neyime bu işlere girmek, arkadaş ısrarıyla gitmiştim bu kursa. Ben ne dantelden anlarım nede örgüden canım sıkılır daralırım annem çok çabalamıştı öğretmek için fakat bu girişimleri zincir çekmek ve düz tor örmekten ileri gitmedi. Nedense daha çok kaba işler elimden gelir muslukmu damlatıyor, tüpmü bitti, lambamı geçti, lavabomu tıkandı, biyerlerin vidası çivisimi düştü ben hemen oradayım. Biraz erkeksilikmi var acaba:)

26 Mayıs 2008 Pazartesi

NİŞAN YILDÖNÜMÜMÜZ

Vay bee 1 sene olmuş kısmetse bu Ağustos evleneceğiz

Bu da şerbet tepsimiz oğlan evine süslenip sandık la gönderilir. Sonra düğün zamanıda aynı şekilde geri getirilir:)  Eski bir adettir bilmem bilirmisiniz, şerbet yapılıp hayırlı olsuna gelen misafirlere ikram edilir.
 

Nişanımız aile arasında  olmuştu
 herşey çok güzeldi  inşaAllah hep böyle olur.


18 Mayıs 2008 Pazar

HOBİ KURSUNDA YAPTIKLARIM POST2

Yine çatlatma tekniği ile çalıştığım servis sehbalarım 4'lü set olarak satılıyor hepsi katlanıyor ne yer kaplamıyor.Bunlarda 2 seneye yakın elimde hala tam manasıyla bitirebilmiş değilim Allah'ım bune tembelliktir bilmiyorumki???


Ahşap Servis Tepsim; boyandıkdan sonra üzerine yapıştıracağım resmin kenarlarını yakarak şekil verdim parmak yaldızla parlaklık verip daha sonra vernikledim.


Ahşap Posta Kutusu; bunda ise çatlatma uygulaması yaptım yine aynı şekilde hat yazısının kenarları yakılarak farklılık katıldı.


 
 Şımarık Tepsi; bu tepsimde one stroke ve çatlatma uygulaması yapıldı.


 Tepsinin ayakları nerde derseniz onları çıkartıp ayrı boyayıp verniklemiştim bir türlü takamadım.

4 Mayıs 2008 Pazar

HOBİ KURSUNDA YAPTIKLARIM




Söz&Nişan sandığı, sandığı boyadıktan sonra üzerine çiçekleri çizdim daha sonra boncuk yapıştırıcısıyla boncukları yapıştırdım. Son işlem olarakta veniklendi. Kursta çok beğenilmişti ve sergiye almışlardı, bu sandığın başından baya bi macera geçmişti. Sergiye götürülmek üzere bir öğrenci sandığı taşırken merdivenlerden yuvarlanıp bacağını kırmıştı vede o hafta sonu ünv. sınavları vardı o kızcağızda sınava girecekler arasındaydı okuldan kızın adresini alıp geçmiş olsuna gittim gittiğimde ise bambaşka dramlarla karşılatım:(

Ve Nişan sandığı olarakta kullandım eee nede olsa el emeği göz nuru:)

(makina tarihi ayarlanmadan çekilmişti bu yüzden tarih yanlış)

28 Nisan 2008 Pazartesi

AŞKTA BÖYLEDİR İŞTE!




"Soğuktan eliniz ayağınız uyuşmuş halde eve geldiniz ve hemen sobanın yanına sokuldunuz.
Isınmak için sobanın yanına sokulduğunuz andan itibaren, her geçen dakika sobadan biraz daha uzaklaşır ve en sonunda odanın, sobaya en uzak köşesine oturursunuz.

İlk dakikalarda sizi rahatlatan, huzur veren ateş; yavaş yavaş canınızı sıkmaya başlamıştır.
Önce üstünüzdeki kazağı çıkarır, daha sonra evdekilerin bütün itirazına rağmen, pencereyi hafifçe aralamaya kalkarsınız.

İbrahim TENEKECİ

18 Nisan 2008 Cuma

KREM ŞANTİLİ KURABİYE MÜKEMMELLLL


MALZEMELER
1 paket toz krem şanti
1 su bardağı sıvıyağ
3 su bardağı un
üzeri için; pudra şekeri

YAPILIŞI
Toz halindeki krem şanti sıvıyağ ile birlikte çırpma teliyle karıştırılır.
Un eklenir ve hamur toparlanana kadar yoğrulur.
ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak yuvarlanır.
Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 20-25 dakika pişirilir.
Kurabiyelerin altları hafif pembeleşince pişmiş demektir.
Kurabiyeler soğuduktan sonra üzerlerine pudra şekeri elenir.

Arkadaşlar hamurla çok fazla oynayıpta şekil vermeye çalışmayın zor toparlanan bir hamur elinizle yuvarlayıp dizin. Ayrıca benim elimde çilekli krem şanti vardı onunla yaptım çok güzel oldu tavsiye ederim. Un kurabiyesi tadında çok lezzetli şiddetle tavsiye ederim.

3 Nisan 2008 Perşembe

EŞİM OLMA KARIM OL


Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki,
Evlenecek erkeğe eskilerin
Neden ”koca” dediklerini.
Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir.
Koca demek, dağ demektir.
Ve ne kadar yüce olursa olsun,
Üstünde kar olmayan dağ eksiktir.

Dağların yücesine kar yağar diye
Kadına da “kocanın karı” demişler.
Bakma şimdi evlenenlerin
“karı-koca” ilan edildiğine.
“Koca ve onun karı” olmalıdır aslında.
Yani yüce bir dağ olmalı adam.
Kar gibi pak ve masum olmalı kadın.
Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın.
Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ,
Ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…

Eşim olma, karım ol!
Bana benzemeye çalışma sakın.
Bana benden lazım değil bir tane daha.
Ama unutma ki sensiz yarımım.
Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol!
Beni tamamla…

15 Mart 2008 Cumartesi

MİHİR


Hazreti Fâtima Validemiz (r.a-.) evlenme zamani yaklasip dügün hazirligi yapildigi bir sirada, Sevgili Peygamberimizin huzuruna çikip söyle dedi; Babacigim herkesin kizlarinin mihri altin ve gümüsle takdir ediliyor. Benim mihrim de böyle olursa seninle diger insanlar arasinda ne fark olur. Ben öyle arzu ediyorum ki, benim mihrim, yarin huzuru îlâhî'-de senin ümmetlerinin affi olarak kabul edilsin de, bir dünyalik olmasin, dedi.
    
Cenâb-i Allah(c.c.), Hazreti Fâtima Validemizin bu dilegini kabul buyurmuslardi. Hazreti Cibril gelerek Peygamberimize: «Fâtima'nin dilegi kabul edilmistir» müjdesini
getirdi. Peygamberimiz de kizindan memnun olmuslardi ki; «Aferin kizim...



Peygamber çocugu oldugunu belli ettin» buyurdular.

3 Mart 2008 Pazartesi

HZ. FATIMA'NIN ÇEYİZİ



Hazreti Ebû Bekir Efendimiz, yanına Bilâl ve Selmânı da alarak doğruca Medine çarşısına çıktı. Hazret-i Aliyle nikahı kıyılmış olan Fâtıma validemi zin çeyiz eşyasını alacak, birlikte İmam-ı Alinin evine bırakacaklardı.Cennet hanımlarının baş tacı olan Fâtıma validemizin ömrü boyunca kullanacağı ev eşyası da, bundan ibaret olacaktı.Bu çeyiz eşyasının parasını, müstakbel eşi Hz. Ali vermişti. Bunun İslamdaki adı mehirdi.Bakalım Hz. Alinin verdiği (dört yüz dirhemlik) mehirle, Resûlullahın muazzez kerime si Fâtıma validemize nasıl bir Çeyiz eşyası alınacak; cennet hanımlarının baştacı, günümüzdeki hanımlara örnek olan saâdethanesini nasıl bir çe yiz eşyasıyla süsleyecektir?

Neden sonra İmam-ı Alinin evinin kapısına bir deve yükü olarak getirilen çeyiz (doğru adıyla cihaz) eşyası indirilmeye başlandı.Ashabın her bir bir hizmetin içindeydiler. Bu mutlu günün sevinç ve huzuru, her birinin müte bessim yüzlerinden okunuyordu.Dilerseniz, Hazret-i Ebû Bekirin seçip, Bilâl-i Habeşî ile Selmân-ı Farisînin yardım ederek getirdikleri çeyiz eşyasına bir göz atalım. Bunlar nelerdi?

1-Üzerinde namaz kılınacak güzel bir seccade.
2- Üç adet üzerine oturulacak minder.
3- İçi hurma kabuğu lifleriyle doldurulmuş yastık.
4- Buğday öğütecek el değirmeni ile, su tulumu, su testisi, su bardağı,
5- Değirmende öğütülmüş buğdayın kepeğini ayırmaya yarayacak, yeni geliştirilmiş bir elek...
6- Elle örülmüş bir battaniye, havlu, üzeri yünlü deri, pösteki.
7- Sedir, yani divan.
8- Kadife yorgan...
9- Geliştirilmiş deriden mamul, yere serilecek sofra

Fâtıma validemizin bu çeyiz eşyası, Hazret-i Alinin evine indirilip içeri alınırken, durumu seyreden Allahın Resûlü, bunu onların çok göreceklerini, fazla bulacaklarını düşünmüş, ellerini kaldırıp, pırıl pırıl gözyaşı dökerek şöyle dua etmişti:
* Yâ Rab! Senin sevmediğin israftan çekinen bu insanlara, bu eşyayı hayırlı eyle!*
İşte cennet hanımlarının seyyidesi olduğu hadislerle sabit olan Fâtıma validemizin ceyizi bu idi.O, bunlarla mutlu oldu. Bu eşyalarla ömrünü ta mamladı. Bunlarla huzur bulup rahat etti.


şimdiki çeyizlerle 1 değil 10 ev dolar ah bu nefislerimiz varya ölsün ölsünde bizde rahatlayalım onumda olsun, bunumda olsun, şunumda olsun.... sonra oluyoruz eşyanın kölesi..

14 Şubat 2008 Perşembe

SEVGİLİ GÜNÜ



Hadi bugün O’na (CC) sevgini göster!
Sevgililer günü ya bugün.
O’nun için bir şey yap!
O’na (cc) kendini beğendir bugün!
“Sewiyorum” diyorsun ya.
Hadi göster sevgini!..
O (CC) neyi seviyor, neyi sevmiyor öğren!
VE
Sev O’nun sevdiklerini, sevmediklerinden uzaklaş!
Ki, O da sevsin seni.
Seven elbet sevilir ama, lafta kalmasın sevgin.
Hadi bugün göster O’na sevgini!..
Sevgililer günü ya bugün..
Bilirsin, seven hep sevdiğini anlatır,
“Bülbülün yüz hikâyesi varmış, hepsi de gül üstüne..”
Bugün, ulaşabildiğin herkese O’nu (CC) anlat!
O’nu ve O’nun en sevdiğini(SAV).
Telefonla, yüzyüze, kavlen ve fiilen O’nu anlat!
O, sana senden de yakın olanı..
O, seni senden de iyi bileni..
O, sen O’nu bıraksan da seni asla bırakmayanı..
O, en güzel sevda türküsünü, ölümsüzlük bestesini.
Sevgililer günü ya bugün..
Bilirsin, seven hep sevdiğini düşünür ya..
Bugün sen de hep O’nu düşün!
O’nun hoşuna gidecek bir şey yap! Memnun et O’nu..
Meselâ;
şimdiye dek isteyip te yapamadığın bir emrini uygula bugün!
Eğer örtülü değilsen, hiç çıkarmamak sözüyle,
Bir başörtüsü al kendine!
Kılamıyorsan, bugün namaza başla!
Meselâ;
“Kur’anı mutlaka öğreneceğim” de!
Biliyorsan, öğretmek için bir talebe bul kendine!
Bir ayet ezberle ve uygula onu!..
Bugün bir hadis öğren ve öğret onu!..
Meselâ; bugün Sevgilini (CC) en az bir kişiyle tanıştır!
Hiç tanımadığın birine selam ver!
Bir yetimin başını okşa! Bir çocuğu sevindir bugün!
Meselâ;
işyerine giderken O’nu hatırlatacak bir hediye götür bugün,
Ya da çal komşunun kapısını,yüreğini bölüş,
O’nu (CC) anlat bu vesileyle..
Bugün O’nun için birşey yap!
Ama yalnız O’nun için.. Nefsini hiç karıştırma!
Cennet hesapları yapma bugün, karşılık bekleme!
Pazarlıksız, riyasız olsun her yaptığın.
Bugün şöyle bir düşün!
Sevdiklerine ve hatta sevmediklerine,
Ne kadar çok vakit ayırıyorsun?..
Fanî dediğin şu dünya için ne kadar çok çalışıyorsun?..
Yarım saat sürecek bir ziyaret için,
On dakika sürecek bir yemek için, mutfakta ne kadar kalıyorsun?..
Nazlıca ağlayan yavrunun sesiyle nasıl fırlarsın yatağından, o soğuk gecede?..
işverenin ay sonunda vereceği üç kuruş için nasıl kahredersin kendini?..
Sınıfını geçebilmek için, iyi not alabilmek için, nasıl geceni gündüzüne katarsın?..
Eşini, çocuklarını, anneni, babanı, nişanlını memnun etmek için nasıl da çırpınırsın.
Tüm bunlar ve senin de ekleyebileceğin dahaları için yaptıklarının,
SöYLE, yüzde kaçını Allah için, Habibullah için yaptın bugüne kadar?..
Evet bugün sevgililer günü..
Sen de buluş Sevdiğinle bugün!
At kendini seccadeye, bir tövbe et, dönmemecesine..
O’nun sevmediği herşeye “elveda” de!
Gözyaşların armağan olsun O’na..
Gözyaşların ve zaten O’nun olan yüreğin..
Bugün ve hergün

11 Şubat 2008 Pazartesi

BU GAVURLAR BİZE YİNE NEYİ KUTLATIYOR...



SEVGİLİLER GÜNÜ
Sevgililer Günü'nün başlangıç tarihi eski Roma İmparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski Roma'da 14 Şubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Juno ayrıca Roma halkı tarafından kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 Şubat gününde ise Lupercalia Bayramı başlıyordu. Bu bayram, halkın genç nüfusu için büyük önem taşıyordu. Bunun nedeni ise yaşantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmış, bunun doğal sonucu olarak bir birliktelik yaşama şansı olmayan bu gençler, sadece bu bayram süresince bile olsa birbirlerinin partneri oluyorlardı. Hangi genç bayanın hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı eski bir gelenek olan ve Lupercalia Bayramı'nın arife günü yapılan bir çekiliş ile belli oluyordu. Romalı genç kızlar, isimlerini küçük kağıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Erkekler ise kavanozdan bu kağıtları çekerek üzerinde hangi kızın ismi yazıyorsa o kızla bayram eğlenceleri boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikler birbirine aşık olan çiftler için bayram süresinin dışına taşıp genellikle evlilikle sonlanıyordu. İmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden, Roma'daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı. Aziz Valentine de Claudius'un hükümdarlığı zamanında Roma'da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine, insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat'ında Hiristiyan şehitliğine gömüldü. Aynı zamanlarda Roma'daki putperestler, şubat ayı içinde kutlanan Lupercalia Bayramı'nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı. Bayram öncesi yapılan geleneksel çekilişi ise seromoniye bağlı kalarak kendileri için uygulamaya başladılar. Hiristiyan Kilisesi'nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar, bu törenlerin, özellikle de evlenmemiş gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından rahatsız oldukları için bir çözüm buldular. Bu gençlerin isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istedikleri için Lupercalia Bayramı'nın başladığı günü Aziz Valentine Günü olarak kutlamaya başladılar.

31 Ocak 2008 Perşembe

EL VEDÜD

Hz.Aişe,Peygamberimiz (a.s.m.) le yeni evlenmisti.Eşinin kendisini
sevip sevmediğini merak etmekteydi.Ya da kendisini ne kadar ve nasıl
sevdiğini.
Aişe bu düşüncesini Peygamberle (a.s.m.) konusmadan edemedi.
"Ey Allah`ın Resulu,beni seviyormusun?
"Evet,ya Aişe tabi seviyorum!"
Aise dahasını da merak ediyordu.Acaba nasıl seviyordu?
Hemen sordu.
"Beni nasıl seviyorsun?"
Peygamberimiz sevgi seklini tanımladı eşine:
"Kördügüm gibi."
Bu cevap Hz Aişe yi cok sevindirdi.Cünkü kördügüm açılmazdı. Açılmayan,bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.
Alacağı cevap onu cok mutlu ettiği için,Hz Aişe sık sık sorardı:
"Ey Allah ın Resulü,kördüğüm ne alemde?"
Peygamberimiz,Aişe yi memnun eden cevabı verdi her defasında:

"ilk günkü gibi..."

Sevmekte eşsizdi O..."

O aynaydı:

Yarattığı varlıkları çok seven ve onlar tarafından da çok sevilen Vedud`un...



Nişanlım bana "Gel Yollarımızı Birleştirelim" Dediğinde ben hayır cevabını vermiştim. Ve 4 ağustos 2006 cuma günü camiye girmeden bana tekrar sordu vede cuma çıkışı cevabımı vermemi istedi (aslında benim cevabım belliydi ."hayır") mesajın sonunda  Allah'ın El-Vedüd zikrini çek oda hakkımızda hayırlı olanı versin demişti. Dediğini yaptım vede cumanın dağılmasıyla benim mesajım alıcısına gönderildi. BİSMİLLAHİRRAHMANNİRRAHİM  Sanırım Büyüledi Beni :)

25 Ocak 2008 Cuma

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN..


EY İNSANLAR!

Kendiniz için âhiret azığı hazırlayınız ve onu kendinizden önce gönderiniz! Elbette bilirsiniz ki, ölecek ve dünyada her şeyinizi geride bırakacaksınız! Sonra Âlemlerin Rabbi, arada bir tercüman ve perde bulunmaksızın sizden herbirinize: Sana benim Resülüm gelip, emirlerimi tebliğ etmedi mi?
Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Sen, bu nimetlerden, kendine âhiret payı ayırdın mı? diyecek!
O da, sağına soluna bakacak, hiç bir şey görmeyecek.Sonra, önüne bakacak, orada da cehennemden başkasını görmeyecek! Öyle ise, yarım hurma ile de olsa, cehennemden kendisini korumaya gücü yeten hemen o hayrı işlesin! Onu bulamayan da güzel bir sözle kendisini korumaya çalışsın! Çünkü bir iyiliğe, on mislinden yedi yüz misline kadar sevab verilir.
Selam size
ALLAH'ın rahnet ve bereketleri üzerinizde bulunsun!


CUMANIN ÖNEMİ
Senenin belli günleri kıymetli olduğu gibi, haftanın günleri de farklıdır. Allahü teâlâ, bazı günleri diğerlerinden daha fazîletli yaratmıştır. Diğer ümmetlerde de bu günler farklı olmuştur. Müslümanların cuma günü kıymetlidir. Sevgili Peygamberimiz(SAV) buyurdu ki:

“Cumartesi günleri yahûdîlere, pazar günleri nasârâya verildiği gibi, cuma günü, müslümanlara verildi. Bugün, müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.”
Cuma, müminlerin bayramıdır. Cuma günü yapılan ibâdetlere iki kat sevab verilir. Bugün işlenen günahlar da iki kat yazılır. Bilhassa Cuma gününü, günahlardan kaçarak ibâdetle geçirmeye çalışmalıdır!
-Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
Allah katında günlerin efendisi Cuma’dır. O kurban ve Ramazan bayramı günlerinden de faziletlidir. Cuma gününde şu beş özellik vardır:
1- Hazret-i Âdem o gün yaratıldı.
2- O gün yeryüzüne indirildi.
3- O gün vefat etti.
4- O günde öyle bir an vardır ki, günah veya akrabalarla ilişkiyi kesme konularında olmamak şartıyla kul Allahü teâlâdan bir şey isterse Allahü teâlâ mutlaka onu verir.





5- Kıyamet o gün kopacaktır. Allah’a yakın hiç bir melek, hiçbir gök, hiçbir yer yoktur, hiçbir rüzgar, hiçbir dağ ve taş yoktur ki, Kıyametin kopmasına sahne olacağı için Cuma gününün heybetinden korkmasın.








Kendisine Cuma namazı farz olan her müslümanın alış-verişini bırakıp namaza gitmesi farzdır. Özürsüz Cumaya gitmemek haramdır. Ezan okunurken de, alış-veriş yapmak mekruhtur. Halbuki alış-verişin kendisi helaldir. Yani alınan mal mekruh değil, helaldir. Fakat ezan okunurken alış-veriş yapılması mekruhtur.(dürer)




Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cuma namazını farz kıldı. Adil veya zalim bir imam [başkan] zamanında küçümseyerek veya inkâr ederek Cuma namazını terk edenin iki yakası bir araya gelmesin! Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekatı, haccı, orucu ve hiçbir ibadeti kabul olmaz.
**Allah’a ve ahirete inanan, Cuma namazına gitsin! [Taberani]

**Cuma namazını kılmayan kimsenin kalbi mühürlenir [iyilik yapamaz olur], gafil olur. [Müslim]
**Cuma namazına giderken ayakları tozlanan kimseye Cehennem ateşi haramdır. [Tirmizi]
**Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn [yani iki Kul euzüyü] okuyan kimseyi, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur. [İbni Sünni]
**Büyük günah işlenmediği müddetçe, beş vakit namaz ile Cuma namazı, öteki Cumaya kadar aralarda işlenen günahlara kefarettir. [Müslim]

Bazı âlimlere göre de yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur.





Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutun. [Buhari]
Sünnet ve mekruh olduğu bildirilen bir işi yapmamalıdır! Bunun için Cuma günü orucu perşembe veya cumartesi ile birlikte tutmalıdır! (Redd-ül Muhtar)