25 Aralık 2011 Pazar

31 ARALIK MEKKE'NİN FETHİ


Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih Suresi, 27)
Peygamber Efendimiz, Medine'de iken gördüğü bir rüyasında, müminlerin güven içinde Mescid-i Haram'a girdiklerini ve Kabe'yi tavaf ettiklerini görmüş ve müminleri bu haberle müjdelemişti. Çünkü, Mekke'den Medine'ye hicret eden müminler, o zamandan beri Mekke'ye gidemiyorlardı.
Allah, Peygamberimiz (sav)'e katından bir yardım ve destek olarak Fetih Suresi'nin 27. ayetini vahyetmiş ve rüyasının doğru olduğunu eğer Allah dilerse müminlerin Mekke'ye girebileceklerini bildirmiştir. Gerçekten de, bir süre sonra, önce Hudeybiye Barışı ve ardından gelen Mekke'nin fethi ile, Müslümanlar aynı ayette bildirildiği gibi güven içinde Mescid-i Haram'a girmişlerdir. Böylece Allah, Peygamber Efendimizin önceden haber verdiği müjdenin gerçek olduğunu göstermiştir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Fetih Suresi'nin 27. ayetine dikkat edilirse, Mekke'nin fethinden önce gerçekleşecek bir başka fetihten daha söz edildiği görülecektir. Nitekim ayette haber verildiği gibi Müslümanlar, önce Yahudilerin elinde bulunan Hayber Kalesi'ni fethetmişler, daha sonra da Mekke'ye girmişlerdir.

Mekke'nin fethinin müjdelendiği diğer ayetlerden bazıları ise şöyledir:
Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke'nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O'dur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. (Fetih Suresi, 24)
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3)
İsra Suresi'nin 76. ayetinde ise, inkarcıların da Mekke'de kalamayacakları şöyle bildirilmiştir:
Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar. (İsra Suresi, 76)




Takvim Nedir?
Evvela size takvim hakkında bir ufak hatırlatma yapacağım beni çok dinleyenler hatırlarlar iki türlü takvim vardır arz üzerinde. Bir tanesi şemsi yani güneşin dönüşümüne bağlı olan takvim. Bu gün halen dünyanın büyük çoğunluğunda kullanılan takvim budur. İkincisi de kameri takvimdir. Kameri takvimde milletimiz çok iyi bilir gerek ramazan dolayısıyla gerekse mübarek geceler dolayısıyla senenin belli günlerinde dönüşümlü olarak daha çok on gün fark atarak seyreden bir takvimdir.Buda kamerin hareketlerine bağlı bir takvimdir. Arz üzerindeki bir takım olaylara baktığımız zaman aslında arzın biyolojisi kameri takvimle planlanmıştır. Çiçeklerin açmasından tohumların yetişmesine kadar canlıların doğurmasına kadar hepsi kameri takvime tabidir. Bunu hepiniz farkında olmadan izlersiniz. Bütün hayvanların doğum süresi ya 21 gündür ya 28 gündür yahut onun katlarıdır. Yani haftaya tabidir. Hiçbir doğum biyolojik hadise şemsi takvime göre ayarlanmış değildir. Hepsi kameri takvime göre ayarlanmıştır. Bunun daha ilginci insan hücresinin vücut içerisindeki mitozudur ki o da kameri takvime ayarlanmıştır. Bundan dolayı da kanser tedavisi yapılırken tedavilerde duymuşsunuzdur 21. gün 28. gün 15. gün gibi belli hücre mitozlarına göre ayarlarlar. Demek ki aslında asıl takvim kameri takvimdir. Fakat kullanılışı itibariyle şemsi takvime nazaran pek pratik değildir. Yani insanlar senenin günlerini gelecek senede aynı günlerde yaşamak isteyecekleri için şemsi takvimi daha çok tercih etmişlerdir.

Mekkenin Fethini Kutlama
Şimdi bu açıdan baktığımız takdirde 31 Aralık şemsi takvim itibariyle Mekkenin fethine gelir. Mekke 31 Aralık da fethedilmiştir. Binaenaleyh Mekkenin fethini tezid etmek için elbette ki kameri takvime göre tezid eder dualarınızı yaparsınız o ayrı bir olaydır ama dünya çapında Mekkenin fethini tezid etmek gerekse bayramını yapmak gerekse bunun günü 31 Aralıktır.

Mekkenin Fethini Tüm Dünyaya kutlatmak
Geliyoruz bizim meşhur yılbaşı curcunasına. Her kafadan bir ses gelir, yılbaşında hindi kesti eğlendi gayri İslami hareketlerde bulundu diye hep yılbaşını yadırgarlar. Halbuki 31 Aralık Hristiyanlık açısından hiçbir kutsallık ihtiva etmez. Ne Hz. İsanın doğumudur ne Hz. İsa ile ilgili bir takım mesajların alışverişine ait bir gündür. 28Aralıka kadar Hıristiyanlığın kutsal günleri biter 24 Aralık da başlar 28 Aralıka kadar çeşitli günleri biter. 31 Aralık nereden çıkmış ve bu niçin yılbaşı yapılmıştır diye insanlar hala kafalarından bu sorunun cevabını bulmuş değillerdir. Çünkü 31 Aralıkın tescil edildiği gün bir Hıristiyan kutsal gün olmadığına göre ve bir takvim değildi o gün kimse çıkıp da bir takvim değildi o gün kimse çıkıp da bir takvim yapmadı. Bu takvim benim inancıma göre Cenab-ı Hakkın fevkalade ehemmiyet verdiği Mekkenin fethini bütün dünyaya kutlatmaktadır. Cenab-ı Hak, farkında olsun olmasın varsın yanlış hareket etsin horon tepsin, cümbüş yapsın ama Mekkenin fethi 31 Aralıktır ve Mekke feth olduktan sonra yeni bir sene gelmiştir. Çünkü insanlığa yeni bir gün doğmuştur.

Fetih Bir Güzelleştirme Olayıdır
Sözlerimin başında söylediğim gibi fetih olayı bir işgal olayı bir askeri siyasi zapdetme olayı değildir. Fetih olayı bir güzelleştirme güzele katlama hadisedir. Bundan dolayıdır ki İslam tarihinde şüphesiz ki bütün fetihlerin ana unsuru olan Mekkenin fethinden sonra böyle bir fetih de İstanbulun fethinde vardır. Dikkat ederseniz fetih bir büyük olay yaratmıştır. İstanbulun fethide bir büyük olay yaratmıştır. Binaenaleyh Mekkenin fethindeki esrarı mümkün olduğu kadar sizlere anlatmaya çalışacağım ve ondan dolayı da hiç kızmayın yılbaşında herkes ne yapıyor diye. Ama bir Müslümana bir şey yakışır o gece Mekke fatihlerinin ruhlarına niyaz etmek Allahın bizi putlardan kurtarıp yeni İslam devletini perçinleştirdiği için Allaha şükretmek yakışır. Hatta hatta eğer bir hediye almak aklınıza gelmişse Mekkenin fethi diye çocuklarınıza verin evladım bu gün yeryüzünün tarihi değişti yeryüzü zulümden kurtuldu yeryüzü putlara tapıyordu yeryüzü zalimlere tabi idi bu zulme son verildi. Bunun hatırası olarak sana şunu aldım dahi diyebilirsiniz. Bu ne bir Hıristiyan geleneğidir ne yılbaşına uyumdur. Ama dünya inşallah yakın zamanda daha iyi öğrenecek ki farkına varmadan bin senedir Mekkenin fethini kutlamaktadır. Ve bunu Allah istemiştir. Bunu yalnız Mekkenin fethine ait bir tarih olsaydı bunu belki Haluk hoca amma da yakıştırdın diyebilirdiniz. Ama bütün yüce günlerimizin, fevkalade önemli günlerimizin dünya tarafından kutlandığının bilmem farkında mısınız? Mesela 21 Nisan on sene evvel yeniden doğuş günü olarak ilan edildi. Efendimizin kameri ayda yeryüzüne teşriflerinin yıl dönümü olan bir gündür. O gün Fahr-i Kainat Efendimizin yeryüzüne teşriflerinin şemsi aydaki günüdür. Büyük millet meclisi açılırken de özellikle bekletilmiştir. 23 Nisana aslında 21 veya 22 Nisan da açılacakken cumaya rast getirmek bakımından 23 Nisanda açılmıştır ve efendimizin doğum günüyle irtibat kurup uğurlu hayırlı ve ebedi olması için bu meclisin bugün seçilmiştir.

DR. HALUK NURBAKİ

Ülkemizin birçok şehrinde 31  Aralık Mekke nin fethi programları Anadolu Gençlik Derneği ve bazı kuruluşlar tarafından kutlanıyor. Biz ailece her sene AGD nin yaptığı programda yerimizi alıyoruz. Sizlerde ailenizle bu programlara katılarak bu özel günü bu şekilde geçirebilirsiniz.


22 Aralık 2011 Perşembe

YENİ KİTAPLARIM

Bizim evde bilindiği üzere tv olmadığından iyi bir radyo dinleyicisiyim. Doğumdan önce keşfettiğim Burc fm de hergün sabah 9:30 da başlayan pedogog Adem Güneş in sunduğu çocuk deyip geçmeyin adlı programın takipcilerindenin. Aynı zamanda bu programın yahoo da birde grubu var anadolu pedegojisi adı altında bu konudan zamanında burada bahsetmiştim. Her neyse  Adem Güneş in bikaç kitabını aldım inşaallah eşimle bazı akşamlar oturup kitap analizi yapıcaz. Annelik akademisi bebeğim kitabını okudum doğumdan başlayıp sütten kesmeye kadar arada geçen zamandan bahsetmiş birçok bildiğim bilmediğim yararlı bilgilerden bahsetmiş. Bakalım diğer kitaplardan neler öğreneceğiz....


20 Aralık 2011 Salı

GÜL TATLISI


Malzemeler:  2 çay bardağı yoğurt
                      2 çay bardağı sıvıyağ
                     2 çay bardağı erimiş margarin bardağın teki tereyağ olabilir
                     2 çay bardağı irmik
                                            1 paket kabartma tozu                    
           1 paket vanilya
                        1 yumurta( isteğe bağlı)
                     yeteri kadar un,süslemek için ceviz fındık

Hazırlanışı: Tüm malzemeler karışıp ele yapışmayan ve kolay açabileceğimiz bir hamur haline geldikten sonra, hamuru merdane yardımıyla açıp çay bardağının ağzıyla yuvarlaklar çıkarılır.3 tane hamur parcasını yuvarlakların ortasına gelecek şekilde üst üste dizilir arasına ceviz fındık koyulur yuvarlanıp ortadan ikiye kesilip gül şekli verilir.

3,5 su bardağı şeker, 3,5 su bardağı su ve yarım limonla şerbet yapılıp tatlı sıcakken şerbet (soğukken) dökülür afiyet olsun. 

7 Aralık 2011 Çarşamba

AŞURE (AŞUR)


İslam kültüründe AŞURE önemli bir yer işgal eder. Kelime karşılığı on veya onuncu anlamına gelen Fecr suresinin ilk ayetlerinde " And olsun ki Muharrem ayının ilk on gecesine" diye geçen bu gün aslında kutsal sayılan bir gündür.
Peygamberlerin hayatlarında önemli olayların yaşandığı günlere denk gelir bu tarih

Yerlerin ve göklerin yaratılması,

Hz. Âdem ile Hz Davut'un tövbesinin kabûl edildiği gün.

Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.

Hz. Yûnus'un balığın karnından çıkması,

Hz. İbrahim (as.)'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması

Hz. İdris'in göğe çıkarılması,

Hz. Süleyman (a.s.)'a saltanat verilmesi,

Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hz. Yusuf'un kuyudan çıkması

Hz. Eyyûb'un hastalıktan kurtulması,

Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması,

Hz. İsâ'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu.

Hz. Musa (a.s.)'nın Firavun'un şerrinden kurtulması

Hz. Hüseyin (r.a.)'in şehid edilmesi

Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.

Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi
İslamiyetin kabulunden sonra da bu gelenek hiç bozılmadan devam etmiş, Muharrem ayının 10. günü oruç tutularak aşure pişirmek adet olmuştur.(Aşure günü bir gün önce, bir gün sonra da tutarak Yahudilere muhalefet edin.)Yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutmalı!



Nuh un Oğullarından Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan kavminden bir çok kimse ona iman etmez. 1000 seneden fazla Allah ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazıkkı çok zulme uğrar ve onların alaylarına mağruz kalır.Sonunda kavmini Allah a şikayet eder. Allah Hz. Nuh a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir. Hz Nuh emre itaat eder ve büyük bir gemi yapar. Kendisine iman eden mugminleri gemiye bindirir. Her cinsten birer cift hayvanıda yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı kopartır. Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular tüm yeryüzünü kaplar. Tennur un (bir enerji çeşide olduğu bilinir) kaynaması ile gemi hareket eder.sadece gemiye binen mugminler kurtulur. Gemi aylarca sularda kalır. Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyeceklerde tükenmeye başlar. Geriye kalan tüm yiyecekler bir kazanda toplanarak kaynatılır ve bir çorba elde edilir. Bu çorba ile karınlarını doyururlar. İşte bugun çok severek yediğimiz aşurenin hikayesi böyle bir kıssaya dayanır.

26 Kasım 2011 Cumartesi

ESKİ ÇİZGİ FİLMLERİMİZ


Arı Maya

 Trt'nin belgesel tarzında sunduğu Az Gittik Uz Gittik Evliya Çelebi ve Küheylan

He-man
Alf hiç unutulurmu yaaa çok güzeldi. İlkokuldaydım o zamanlar ablamlar lojmanda kalıyorlardı lojmanda çam ağaçları, yeşillikler arasındaydı Ablama her gittiğimde o yeşilliklerin ya da ağaçların arasından Alf'i göreceğimi onun çıkacağını sanırdım. Çocukluk işte hayal aleminde yaşıyorsun:)
 Hayalet Avcıları
 Heidi ah ah o dağlara çıkmayı o kadar çok hayal etmiştirimki. Bide hep kendime sorardım bu kızın ayakları hiçmi üşümüyor diye.

 Kalimero "ama ama bu haksızlık" başını sürekli derde sokan minik kahraman.

Çizgi Adam, La linea,bi el sürekli çizer dururdu birde gülmesi vardı puhahaha...

Dedektif Gadget nasılda yaylanıyordu:)

Sinbad sarı şalvarı ve omzunda kuşu ile dolaşırdı.

Vikingler burnunu kaşıdıktan sonra aklına ilginç fikirler gelirdi.

Richie Rich aman Allah'ım o ne zenginlikti öyle. Yanlış hatırlamıyorsam köpeğinin adıda dolardı.


Scooby Doo
Şirinmi şirin Şirinler. Yeni çıkan animasyonuda çok güzeldi.
Tabikiii Susam Sokağı pür dikkat izlerdim. Bi gün tamamen biterse ben ne yaparım diye ağladığımıhatırlıyorum karakterleri o kadar çok benimsemiştimki onlarsız yaşayamayacağımı düşünürdüm.
Taş devri
Monçiçiler
 Yine Trt çizgifilmlerinden olan Abdullah Bir Küçük Oğlan, Sihirli Papuçlar bu çizgiyide hiç unutmam. Çizgiye dair hiç görüntü bulamadım sadece kitabı varmış onun resmini bulabildim.
Jetgiller, hala o çağa gelemedik:) 
 Sevimli hayalet Casper, bazen korkarak bazende gülerek izlediğim çizgifilm.
Anımsayabildiklerim bunlar,hepside saf masum güzel duygularla tasarlanmış filmlerdi. Keşke tekrar yayınlansalar. Şimdiki filmlerde bence çocuklara eğitici öğretici hiç bir bilgi verilmiyor. Aksine çocuklara şiddet aşılanıyor onlarda evde sokakta terör estiriyor.

Benim evimde televizyon yok kullanmıyoruz biz alıştık. Bebeğimde şimdilik 10 aylık tv den haberi yok, ilerleyen zamanlarda tv nin farkına vardığında zorluk çekeceğimize inanıyorum. Ama bi şekilde anne ve babası olarak üstesinden geleceğiz inşaAllah
.
Benim çocuğumunda hakkı çizgi film izlemek bu ihtiyacınıda kontrollu bi şekilde bizim büyüdüğümüz filmlerle, dini çizgifilmlerle bilgisayardan gidermeye çalışacağız. Geriye kalan eğitiminide anne baba olarak en güzel şekilde vereceğiz, verdirteceğiz.

Başka bir postdada izlediğim hatırladığım dizi ve filmlerden bahsedeceğim geçmişi anımsamak hoş oluyor.
Siz çocukluğunuza dair neleri hatırlıyorsunuz???

21 Kasım 2011 Pazartesi

ÜMMÜ EYMEN KİMDİR


Mümine ve örnek kadınlardan bir diğeri de; Peygamber efendimizin dadısı, Ona ilk iman eden ve yıllarca O hazretin (s.a.v) hizmetinde bulunan Ümmü Eymen’dir (Ümmü Eymen, yani Eymen’in annesi).
Asıl ismi Bereket olan Ümmü Eymen, Habeşistanlı Salebe b. Amr’ın kızıdır. Resulullah’ın babası Hz. Abdullah’ın hizmetçisiydi, O vefat edince Peygamber’in tüm işlerini ve dadılığını kendisi üstlendi. Özellikle Hz. Aminen’in vefatından sonra Hz. Resulullah’a (s.a.v) çok büyük yardımları dokundu. Allah resulü (s.a.v) Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azad etti ve Ubeyd b. Zeyd ile evlendirdi, bu evliliklerinden Eymen adında bir çocukları dünyaya geldi.
Daha sonraları Allah Resulü, peygamberliğe erişince ev halkına tebliğde bulundu, kadınlardan önce Hz. Hatice ve sonrada Ümmü Eymen Resulullah’a ilk iman edenlerden olma şerefine nail  oldu.


 

Ümmü Eymen’in kocası Hüneyn savaşında, diğer bir nakle göre de Hayber savaşında şehit olunca, Resulullah (s.a.a) Onu evlatlığı Zeyd b. Harise ile evlendirdi. Zeyd’den de Usame adında bir çocukları dünyaya geldi. Allah resulü, vefatına çok az bir zaman kala Hz. Ali (a.s) dışında herkesin Usamen’in komutasında savaşa gitmelerini emretti. Fakat Usame daha on sekiz yaşında bir genç olduğu için Onun komutasını kabul etmediler ve çokları bu orduya katılmadı, Allah resulü de ordudan ayrılanları lanetledi. Ordu hadisesi tarihte "Usame ordusu" olarak anılmaktadır.
Peygamber efendimiz defalarca şöyle buyurmuştur: “Amine’den sonra benim annem, Ümmü Eymen’dir, O benim ailemden kalan yadigârdır.Ümmü Eymen savaşlara da katılarak, Resulullah’ın ve diğer sahabelerin yardımına koşuyordu. Mücahitlere su dağıtıyor, onların yaralarına pansuman yapıp, sarıyordu.
Allah ve Resulü'nün sevgi ve rızasına mazhar olan bu yüce ve cennetlik kadın, seksen yıllık ömrünün takriben altmış yılını Allah Resulü'nün hizmetinde geçirdi. Takriben seksen yaşlarında da, vefat etti ve Resulullah’ın kendisine vaat ettiği cennete ve bir ömür hizmet ettiği Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna kavuştu.

Ehlibeyt İmamlarından nakledilen rivayetlere göre Ümmü Eymen, Hz. Mehdi'nin (a.s) zuhurunda Allah'ın izniyle yeniden dünyaya dönecek on iki kadından birisidir. Onlar kâfirlere karşı savaşan İslam askerlerinin tedavilerini üstleneceklerdir.
Ruhu şad ve şefaati bizlere nasip olsun.

Resulullah efendimiz altı yaşına geldiğinde, Hz. Amine, yanına Ümm-i Eymen’i de alarak Medine’ye gitti. Niyeti hem oradaki akrabalarını, hem de kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmekti. Bir ay Medine’de kaldılar.
Ümm-i Eymen Medine’deki bir hatırasını şöyle anlatır: 
“Birgün yahudî âlimlerinden ikisi yanıma gelerek dediler ki: 
- Bize Ahmed’i göster!
Ben de Resulullah efendimizi dışarı çıkardım. İyice incelediler ve dediler ki: 
- Bu çocuk, ahir zaman peygamberi olacaktır. Burası da onun hicret edeceği yerdir. Bu memlekette büyük savaşlar olacaktır.” 
Ümm-i Eymen onların bu konuşmalarından sonra çok korkmuştu. Sevgili Peygamberimize bir zarar vermelerinden endişe duyuyordu. 
Herhangi bir tehlikeye karşı onu korumak için, Peygamberimizin yanından ayrılmamaya gayret gösteriyordu.
Nihayet Mekke’ye hareket günü gelmişti. Ümm-i Eymen buna çok sevindi. Artık yahudîlerin Resulullaha bir zarar veremeyeceklerini düşünüp rahatladı.




Bu üç kişilik kafile Medine’den ayrıldılar. Mekke’ye doğru yola koyuldular. Neşeli bir şekilde yollarına devam ediyorlardı. Fakat biraz sonra beklemedikleri birşey oldu. Ebva denilen yerde, Hz. Amine birdenbire rahatsızlandı. Hz. Amine bu hastalıktan kurtulamayıp vefat edeceğini anlamıştı.
Başucunda duran Peygamberimizin yüzüne baktı. Bir rüyasını hatırlayarak şöyle dedi: 
- Şayet rüyada gördüklerim doğruysa, sen celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından, Âdemoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere, Peygamberliğin bildirilecektir. Sen, teslimiyeti, ceddin İbrahim’in dinini yerleştireceksin. Cenab-ı Hak seni devam edegelen putlardan, putperestlikten koruyacaktır.

Hz. Amine, Ebva denilen yerde hastalığının artması üzerine, ciğerparesini Ümm-i Eymen’e emanet etti. Ona iyi bakması ricasında bulundu. Çok geçmeden de ruhunu teslim etti. O sırada otuz yaşında bulunuyordu. Peygamberimiz böylece, altı yaşında iken öksüz kalıyordu. 
Ümm-i Eymen’in sırtına, artık ağır bir yük yüklenmişti. Ağlamak, hıçkırmak istiyor, fakat Peygamberimizin üzüleceğini düşünerek vazgeçiyordu. Kendini toparladı. Bundan sonra ona, annesinin yokluğunu hissettirmeyecekti. Bunun için de elinden gelen fedakârlığı göstermeye çalışacaktı. Öz evladıymış gibi mübarek yavruyu bağrına bastı. Sonra da onu şöyle teselli etti:

- Üzülme, ağlama! İlâhî kadere karşı boynumuz kıldan incedir. Can da Onun, mal da. Hepsi bize emanet. O, emaneti nasıl vermişse, öyle alır.
Sevgili Peygamberimizin gözü yaşlıydı. Artık hem yetim, hem de öksüz kalmıştı. Babasının yüzünü hiç görmemişti. Bundan sonra annesinin de yüzünü göremeyecekti. Gözyaşları arasında dedi ki: 
- Ben de biliyorum. Onun hükmüne her zaman boyun eğerim. Fakat anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür. O yüzü tekrar göremem diye üzülüyorum.
Fakat kendisini toparlamakta gecikmedi. Annesine karşı son vazifesini yerine getirmek istiyordu. Yaşından beklenmeyen bir olgunluk içerisinde dadısına şöyle dedi: 
- Haydi! O, emaneti sahibine teslim etti. Biz de onun nâşını toprağa teslim edelim de, rahat etsin. 

Ümm-i Eymen tevekkül sahibi bir hanımdı. En zor durumlarda bile cenab-ı Haktan ümidini kesmez, Ondan yardım beklerdi. Bu teslim ve tevekkülünün mükâfatını hemen görürdü.
Hicret ederken, Revha yakınlarında gecelemişti. Çok susamıştı. Yanında bir damla dahî su yoktu. Hiç telaşlanmadı. Çünkü kullarına karşı son derece merhametli olan Rabbinin, gördüğüne ve yardım edeceğine inancı sonsuzdu. Susuz ve bîtap düşmeyeceğinden emindi. Nitekim cenab-ı Hakkın yardımı gelmekte gecikmedi.
Gökten beyaz bir urgana bağlanarak sarkıtılmış bir kova gördü. Cenab-ı Hakka hamd ve şükür ederek kalktı, kovanın yanına gitti. İçi tamamiyle, berrak ve buz gibi su ile doluydu. Kana kana içti. Tamamen susuzluğu geçti ve rahatladı.
Bu vakayı nakleden Ümm-i Eymen şöyle der: “Artık bundan sonra bir daha hiç susamadım.”

30 Ekim 2011 Pazar

SONUNDA BENDE YAPTIM BALONDAN AVİZE

Uzun süredir malzemelerimi almış yapmak için ilham bekliyordum. Geçen gece o beklediğim ilham geldi ve hadi bismillah deyip başladım yapmaya. Tek başıma yapabilirim diye düşünüyordum ama 2 kişiyle olması gereken bişeymiş. Sağolsun kocişim ipi tutkalladı bende bolonumuza sardım. Resimde göründüğü üzere ipi sarmaya başlayacağınız yeri bantla sabitleyip işe başlayın. 

Sonra tutkallama işi bitince biyere asın altına gazete tarzı bişey serin. Benim balon 1 günde kurudu.

 Sonra evde olan malzemelerle süsledim. Eşimde sağolsun hemen oğluşumun odasına taktı.

 Tam bebek ve çocuk odalarına uygun bir avize oluyor bence. Yapımı kolay ve masrafsız tavsiye edilir:)

22 Ekim 2011 Cumartesi

8-9 AYLIK BEBEKLER İÇİN SEBZE ÇORBASI

Oğluşum 4-5 ay dolu dolu anne sütününe devam ettikten sonra 5. ayda hem süt yetersizliğinden hemde istememesinden dolayı ek gıdalara biraz erken başlamak zorunda kaldık. 5. ayımızda ek mamalara başladık 6. ayımızdan beride kemik suyuna veya kemik iliğine yaptığım sebze çorbalarımızla beslendik.Tabi ayına göre çorbalarımızdada değişiklikler yaptık 7,5 aylıkken çorbalarına ceviz büyüklüğünde kuşbaşı, kıyma kattım. 8 ayımızda kansızlığımızdan dolayı haftada bir karaciğer ve dalak kullandım. Ara sırada beyaz et tavuk çiğeri kullanıyorum. Çorbalarımın içine sebze dışında, pirinç,buğday,şehriye,bulgur 8. aydan sonrada kırmızı ve yeşil mercimek katmaya başladım. Kesinlikle tuz,baharat yok sadece tereyağ kullanıyorum.
 Çorba dışında sabah öğünü 7-8 gibi uyandığında devam sütü uyuyup tekrar uyandığında sütün içine cici bebe yada tam tahıllı ekmek ve kahvaltılık ne varsa hepsini rondodan geçirip veriyorum. Ara öğünlerde ev yapımı yoğurt içine cici bebe, meyve püresi, pekmez katıp yediriyorum. Yatarkende pirinç unu muhallebi yada hazır gece mamalarından veriyorum.
 Neyse çorba dedik tüm öğünü listeledik. Ben ana konuma geçeyim:)

Her kasaptan rahatlıkla bulabileceğiniz kemik içindeki ilik, bu olmazsa ilikli kemikte olabilir.


 MALZMELER:
1 havuç
2 domates
1 patetes
1 soğan
3 biber
maydanoz
2 yemek kaşığı bulgur, mercimek,pirinç vs... ne ilave etmek isterseniz
ceviz büyüklüğünde et yada sakatat
ilik yada kemik
yarım yemek kaşığı tereyağ
su
isterseniz önceden kemik kaynatıp onun suyunada çorbayı yapabilirsiniz. Ayrıca malzemelerin miktarı sizin göz ölçünüze kalmış. 

HAZIRLANIŞI:

Tüm hepsini yıkayıp iri iri doğrayıp yencerenin içine atın üzerine kadar su doldurup pişmeye bırakın. Pişdikten sonra rondodan geçirip afiyetle bebişinize yedirin.



Afiyet bal şeker olsun pıt pıt yağ lop lop et olsun yarasın bebeşlerimize:)


21 Ekim 2011 Cuma

DİŞ HEDİĞİMİZ (BUĞDAYI)

Evvveeet ne zaman çıkacak, geç kaldı, damakları kaşınıyor, damakları şişti derken 2 tanecik dişimiz çıktı bile sağ üst ve sağ alt, 3. de yolda. çok şükür oğluşumun herşeyi sakin olduğu gibi diş çıkarma sürecimizde sakin ve huzurlu geçti. Oğluşum maşAllah ne aşı olurken, ne kan aldırırken hiç ağlamaz. Hatta düşse bile çok nadir ağlar bazen acı duygularının gelişmediğini düşünüyorum:)  Bol resimli bir post olacak oğluşumla mrb diyelim...
 

Oğluşumun dişini görünce hemen diş hediği yapma telaşına düştüm nezamandır nette diş pastası, diş kurabiyesi araştırıyordum. Biraz gözümde büyüttüm ve korktum ama sonunda. Hadi bismillah deyip kolları sıvadım. İşin içinden çıkabildimmi, çok şükür, ben bukadarınıda beklemiyordum. İlk denemem olduğu için elimden ancak bukadarı geldi. Şimdi geçelim resimlere.


Bu olayı gözümde büyütmemin sebebi haribodan şeker hamuru yaparak pastamı süslemek istememdir. Eeee ozaman yapma diyenler olabilir:) ama aklıma takıldı bikere denemek istedim.. Biraz zor ve yorucu oldu ama sonuçta çok güzel olmasada bişeyler ortaya çıktı. Benmari usulü hariboları erittim.


Size tam tarif veremeyeceğim ben göz kararı yaptım hariboları erittim önce 3 kaşık pudra şekeri ilave ettim, sonra kaşıkla karıştırdım ele alınacak kıvama gelene kadar pudra şekeri ilave ettim sonra tezgaha döküp yoğurmaya başladım yumuşak bir hamur olup ele yapışmayacak kıvama geldiğinde strec filmi yağlayıp sarın istediğiniz zamanda kullanın. Benden size tavsiye ilk yapacaksanız 5 -6 hariboyla önce bi deneme yapın sonra sayıyı çoğaltırsınız.


Sonra kekimizi başarıyla pişirip diş şeklini ilk seferde verebildim. Bu esnalarda eşim yaa uğraşma şimdi diş şeklini filan veremezsin tuhaf bi şekil çıkar hazır yaptıralım diye ısrar ediyor ama ben son hızla hiçbirine kulak asmadan yoluma devam ettim. İyi yada kötü sonuçta hem eğlenceli oldu hemde emekti.


 Ben yaptım siz yapmayın, pastanın üzerine krema sürmeyin sonrasında şeker hamuruyla kaplamak zor oluyor. Vede pasta hamurla birleşince alttaki krema hamuru eritiyor. Resimdede farkediliyor zaten.


Veee pastamın son hali yine bişeye benzemiş değilmii:) gözler bonibon mavi olan yerlerde gıda boyası kullandım.Ben çok tatlı olmasın diye hamuru çok ince açıp kullanmayı tercih ettim ama yinede bana tatlı geldi acaba hamuru yaparken tamamen pudra şekeri ile değilde un yada nişasta kullansak nasıl bir hal alır aranızda bu şekilde deneyen varmı???


Bunlarda yine kalıp kullanmadan elimle kestiğim diş kurabiyelerimiz.


Gül tatlımız


Gül böreğimiz


Diş hediğimiz


Hepsinin son hali. Ekstra olarakda teyzemiz kısır, annanemizde çevizli çörek (tuzsuz) getirmiş.


Buda oğluşumun meslek seçimi önce ilaç kutusuna koştu, dedik eczacı olacak, sonra vazgeçti mausa el attı. Bakalım zaman neyi gösterecek hayırlı bir evlat olsunda. Gerisi boş...


Bunlarda diş hediyelerimiz. Çocuk olmak çok güzel yaaa:)