26 Kasım 2011 Cumartesi

ESKİ ÇİZGİ FİLMLERİMİZ


Arı Maya

 Trt'nin belgesel tarzında sunduğu Az Gittik Uz Gittik Evliya Çelebi ve Küheylan

He-man
Alf hiç unutulurmu yaaa çok güzeldi. İlkokuldaydım o zamanlar ablamlar lojmanda kalıyorlardı lojmanda çam ağaçları, yeşillikler arasındaydı Ablama her gittiğimde o yeşilliklerin ya da ağaçların arasından Alf'i göreceğimi onun çıkacağını sanırdım. Çocukluk işte hayal aleminde yaşıyorsun:)
 Hayalet Avcıları
 Heidi ah ah o dağlara çıkmayı o kadar çok hayal etmiştirimki. Bide hep kendime sorardım bu kızın ayakları hiçmi üşümüyor diye.

 Kalimero "ama ama bu haksızlık" başını sürekli derde sokan minik kahraman.

Çizgi Adam, La linea,bi el sürekli çizer dururdu birde gülmesi vardı puhahaha...

Dedektif Gadget nasılda yaylanıyordu:)

Sinbad sarı şalvarı ve omzunda kuşu ile dolaşırdı.

Vikingler burnunu kaşıdıktan sonra aklına ilginç fikirler gelirdi.

Richie Rich aman Allah'ım o ne zenginlikti öyle. Yanlış hatırlamıyorsam köpeğinin adıda dolardı.


Scooby Doo
Şirinmi şirin Şirinler. Yeni çıkan animasyonuda çok güzeldi.
Tabikiii Susam Sokağı pür dikkat izlerdim. Bi gün tamamen biterse ben ne yaparım diye ağladığımıhatırlıyorum karakterleri o kadar çok benimsemiştimki onlarsız yaşayamayacağımı düşünürdüm.
Taş devri
Monçiçiler
 Yine Trt çizgifilmlerinden olan Abdullah Bir Küçük Oğlan, Sihirli Papuçlar bu çizgiyide hiç unutmam. Çizgiye dair hiç görüntü bulamadım sadece kitabı varmış onun resmini bulabildim.
Jetgiller, hala o çağa gelemedik:) 
 Sevimli hayalet Casper, bazen korkarak bazende gülerek izlediğim çizgifilm.
Anımsayabildiklerim bunlar,hepside saf masum güzel duygularla tasarlanmış filmlerdi. Keşke tekrar yayınlansalar. Şimdiki filmlerde bence çocuklara eğitici öğretici hiç bir bilgi verilmiyor. Aksine çocuklara şiddet aşılanıyor onlarda evde sokakta terör estiriyor.

Benim evimde televizyon yok kullanmıyoruz biz alıştık. Bebeğimde şimdilik 10 aylık tv den haberi yok, ilerleyen zamanlarda tv nin farkına vardığında zorluk çekeceğimize inanıyorum. Ama bi şekilde anne ve babası olarak üstesinden geleceğiz inşaAllah
.
Benim çocuğumunda hakkı çizgi film izlemek bu ihtiyacınıda kontrollu bi şekilde bizim büyüdüğümüz filmlerle, dini çizgifilmlerle bilgisayardan gidermeye çalışacağız. Geriye kalan eğitiminide anne baba olarak en güzel şekilde vereceğiz, verdirteceğiz.

Başka bir postdada izlediğim hatırladığım dizi ve filmlerden bahsedeceğim geçmişi anımsamak hoş oluyor.
Siz çocukluğunuza dair neleri hatırlıyorsunuz???

21 Kasım 2011 Pazartesi

ÜMMÜ EYMEN KİMDİR


Mümine ve örnek kadınlardan bir diğeri de; Peygamber efendimizin dadısı, Ona ilk iman eden ve yıllarca O hazretin (s.a.v) hizmetinde bulunan Ümmü Eymen’dir (Ümmü Eymen, yani Eymen’in annesi).
Asıl ismi Bereket olan Ümmü Eymen, Habeşistanlı Salebe b. Amr’ın kızıdır. Resulullah’ın babası Hz. Abdullah’ın hizmetçisiydi, O vefat edince Peygamber’in tüm işlerini ve dadılığını kendisi üstlendi. Özellikle Hz. Aminen’in vefatından sonra Hz. Resulullah’a (s.a.v) çok büyük yardımları dokundu. Allah resulü (s.a.v) Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azad etti ve Ubeyd b. Zeyd ile evlendirdi, bu evliliklerinden Eymen adında bir çocukları dünyaya geldi.
Daha sonraları Allah Resulü, peygamberliğe erişince ev halkına tebliğde bulundu, kadınlardan önce Hz. Hatice ve sonrada Ümmü Eymen Resulullah’a ilk iman edenlerden olma şerefine nail  oldu.


 

Ümmü Eymen’in kocası Hüneyn savaşında, diğer bir nakle göre de Hayber savaşında şehit olunca, Resulullah (s.a.a) Onu evlatlığı Zeyd b. Harise ile evlendirdi. Zeyd’den de Usame adında bir çocukları dünyaya geldi. Allah resulü, vefatına çok az bir zaman kala Hz. Ali (a.s) dışında herkesin Usamen’in komutasında savaşa gitmelerini emretti. Fakat Usame daha on sekiz yaşında bir genç olduğu için Onun komutasını kabul etmediler ve çokları bu orduya katılmadı, Allah resulü de ordudan ayrılanları lanetledi. Ordu hadisesi tarihte "Usame ordusu" olarak anılmaktadır.
Peygamber efendimiz defalarca şöyle buyurmuştur: “Amine’den sonra benim annem, Ümmü Eymen’dir, O benim ailemden kalan yadigârdır.Ümmü Eymen savaşlara da katılarak, Resulullah’ın ve diğer sahabelerin yardımına koşuyordu. Mücahitlere su dağıtıyor, onların yaralarına pansuman yapıp, sarıyordu.
Allah ve Resulü'nün sevgi ve rızasına mazhar olan bu yüce ve cennetlik kadın, seksen yıllık ömrünün takriben altmış yılını Allah Resulü'nün hizmetinde geçirdi. Takriben seksen yaşlarında da, vefat etti ve Resulullah’ın kendisine vaat ettiği cennete ve bir ömür hizmet ettiği Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna kavuştu.

Ehlibeyt İmamlarından nakledilen rivayetlere göre Ümmü Eymen, Hz. Mehdi'nin (a.s) zuhurunda Allah'ın izniyle yeniden dünyaya dönecek on iki kadından birisidir. Onlar kâfirlere karşı savaşan İslam askerlerinin tedavilerini üstleneceklerdir.
Ruhu şad ve şefaati bizlere nasip olsun.

Resulullah efendimiz altı yaşına geldiğinde, Hz. Amine, yanına Ümm-i Eymen’i de alarak Medine’ye gitti. Niyeti hem oradaki akrabalarını, hem de kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmekti. Bir ay Medine’de kaldılar.
Ümm-i Eymen Medine’deki bir hatırasını şöyle anlatır: 
“Birgün yahudî âlimlerinden ikisi yanıma gelerek dediler ki: 
- Bize Ahmed’i göster!
Ben de Resulullah efendimizi dışarı çıkardım. İyice incelediler ve dediler ki: 
- Bu çocuk, ahir zaman peygamberi olacaktır. Burası da onun hicret edeceği yerdir. Bu memlekette büyük savaşlar olacaktır.” 
Ümm-i Eymen onların bu konuşmalarından sonra çok korkmuştu. Sevgili Peygamberimize bir zarar vermelerinden endişe duyuyordu. 
Herhangi bir tehlikeye karşı onu korumak için, Peygamberimizin yanından ayrılmamaya gayret gösteriyordu.
Nihayet Mekke’ye hareket günü gelmişti. Ümm-i Eymen buna çok sevindi. Artık yahudîlerin Resulullaha bir zarar veremeyeceklerini düşünüp rahatladı.




Bu üç kişilik kafile Medine’den ayrıldılar. Mekke’ye doğru yola koyuldular. Neşeli bir şekilde yollarına devam ediyorlardı. Fakat biraz sonra beklemedikleri birşey oldu. Ebva denilen yerde, Hz. Amine birdenbire rahatsızlandı. Hz. Amine bu hastalıktan kurtulamayıp vefat edeceğini anlamıştı.
Başucunda duran Peygamberimizin yüzüne baktı. Bir rüyasını hatırlayarak şöyle dedi: 
- Şayet rüyada gördüklerim doğruysa, sen celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından, Âdemoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere, Peygamberliğin bildirilecektir. Sen, teslimiyeti, ceddin İbrahim’in dinini yerleştireceksin. Cenab-ı Hak seni devam edegelen putlardan, putperestlikten koruyacaktır.

Hz. Amine, Ebva denilen yerde hastalığının artması üzerine, ciğerparesini Ümm-i Eymen’e emanet etti. Ona iyi bakması ricasında bulundu. Çok geçmeden de ruhunu teslim etti. O sırada otuz yaşında bulunuyordu. Peygamberimiz böylece, altı yaşında iken öksüz kalıyordu. 
Ümm-i Eymen’in sırtına, artık ağır bir yük yüklenmişti. Ağlamak, hıçkırmak istiyor, fakat Peygamberimizin üzüleceğini düşünerek vazgeçiyordu. Kendini toparladı. Bundan sonra ona, annesinin yokluğunu hissettirmeyecekti. Bunun için de elinden gelen fedakârlığı göstermeye çalışacaktı. Öz evladıymış gibi mübarek yavruyu bağrına bastı. Sonra da onu şöyle teselli etti:

- Üzülme, ağlama! İlâhî kadere karşı boynumuz kıldan incedir. Can da Onun, mal da. Hepsi bize emanet. O, emaneti nasıl vermişse, öyle alır.
Sevgili Peygamberimizin gözü yaşlıydı. Artık hem yetim, hem de öksüz kalmıştı. Babasının yüzünü hiç görmemişti. Bundan sonra annesinin de yüzünü göremeyecekti. Gözyaşları arasında dedi ki: 
- Ben de biliyorum. Onun hükmüne her zaman boyun eğerim. Fakat anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür. O yüzü tekrar göremem diye üzülüyorum.
Fakat kendisini toparlamakta gecikmedi. Annesine karşı son vazifesini yerine getirmek istiyordu. Yaşından beklenmeyen bir olgunluk içerisinde dadısına şöyle dedi: 
- Haydi! O, emaneti sahibine teslim etti. Biz de onun nâşını toprağa teslim edelim de, rahat etsin. 

Ümm-i Eymen tevekkül sahibi bir hanımdı. En zor durumlarda bile cenab-ı Haktan ümidini kesmez, Ondan yardım beklerdi. Bu teslim ve tevekkülünün mükâfatını hemen görürdü.
Hicret ederken, Revha yakınlarında gecelemişti. Çok susamıştı. Yanında bir damla dahî su yoktu. Hiç telaşlanmadı. Çünkü kullarına karşı son derece merhametli olan Rabbinin, gördüğüne ve yardım edeceğine inancı sonsuzdu. Susuz ve bîtap düşmeyeceğinden emindi. Nitekim cenab-ı Hakkın yardımı gelmekte gecikmedi.
Gökten beyaz bir urgana bağlanarak sarkıtılmış bir kova gördü. Cenab-ı Hakka hamd ve şükür ederek kalktı, kovanın yanına gitti. İçi tamamiyle, berrak ve buz gibi su ile doluydu. Kana kana içti. Tamamen susuzluğu geçti ve rahatladı.
Bu vakayı nakleden Ümm-i Eymen şöyle der: “Artık bundan sonra bir daha hiç susamadım.”